6 Mayıs 2013 Pazartesi

HEGZAGONAL YAPIDA Kİ SUYU NEDEN KULLANMALIYIM?


Sağlıklı ve uzun yaşam konusunda araştırma yapan bazı antropologlar ve bilim adamları, dünyanın değişik bölgelerinde, yetişkin hastalıklarını tanımadan 120 yaşına kadar sağlıklı olarak yaşayan, hatta 75-80 yaşlarında çocuk sahibi olan insanları incelemişlerdir. Bu bölgelerde yaşayan genç ihtiyarların sağlıklı ve uzun yaşam sırlarının, buzullardan gelen, bol miktarda oksijen ve iyonize mineraller içeren, molekül yapısı küçük, alkali yapıda su kullanımı olduğu sonucuna varmışlardır.

Bilim adamlarınca yapılan diğer araştırmalarda ise sağlıklı insanların hücrelerinde hexagonal yapıda su olduğu halde; sağlıksız, hasta ve habis hücrelerde hexagonal yapıda suya rastlanmadığı ortaya çıkmıştır. Bu araştırmalar suyun fiziksel yapısının tamamen sağlığı temsil etmekte olduğunu ortaya koymaktadır.

Her geçen gün teknolojik gelişmelerin yansıması; aşırı kimyasal kullanımı, hava kirliliği ve radyolojik kirlenme suyun moleküler yapısını bozarak işlevinde büyük hasarlara yol açmıştır. Bu değişim ile insanların sağlığında, bitkilerin büyümesinde, hayvanların gelişiminde ve suyun kullanıldığı tüm üretim proseslerinde büyük sorunlar olarak karşımıza çıkmıştır.

5 Mayıs 2013 Pazar

HEXAGONAL SU VE KURU CiLT, AKNE


Cildimiz, vücudumuzdaki en geniş detoksifikasyon organıdır. Terleme-buharlaşma ile dokuların temizlenmesi ve asidik toksin birikimlerinin atılımıyla devamlı su takviyesine ihtiyacı bulunur. Su, cildi yumuşak ve canlı tuttuğundan yeterli hidrasyon olmadığı zamanlarda artıkların birikip akne ve diğer cilt problemlerine yol açması kaçınılmazdır.

Cildimiz aslında vücudumuzun içinin dışa yansımasıdır ve susuz kalmanın en belirgin göstergesidir. Kuru ve katmanlaşmış bir cilt vücutta ki su seviyesinin yetersizliğine işaret etmektedir.

Hexagonal suyun en dikkat çekici özelliklerinden biri cildin durumunu çok belirgin bir hızda düzeltmesidir. Hegzagonal suyu deneyenler birkaç gün içinde daha yumuşak bir cilde sahip olduklarını belirtmişlerdir. Hegzagonal yapıda ki su vücudun hücresel yapısına çok daha hızlı nüfuz etmektedir. Bundan dolayı normal su ve gözenekleri tıkayarak temizleme işlemini engelleyebilen losyon ile kremlere göre çok daha verimli bir işleve sahip olduğu kabul edilmektedir. 

HEXAGONAL SU VE EKLEM AĞRILARI

Eski bir kapı gıcırdamaya başladığında herbirimiz yağlanma zamanının geldiğini biliriz. Kapının daha rahat açılabilmesi için menteşelerinin yağlanması ve korozyonunun alınması gereklidir. Vücudumuzdaki eklemler de farklı değildir ve kıkırdaklarımız kemik ile eklemlerimizi sarmalayarak koruma görevini üstlenirler.

Kıkırdaklar kalın jelimsi yapıdadır ve çoğunlukla sudan oluşurlar. Vücudumuzda yeterli su bulunması eklem yerlerimizin daha iyi yağlanması ve yumuşak hareketi anlamına gelir. Eğer su desteğinde bir eksilme oluşursa, yani kıkırdak kurumaya başlarsa, bu bizim için sürtünme artışı ve eklem hareket mekanizmamızda aşınma anlamına gelir.


Düzenli olarak sürtünme güçlerine karşı durma işlevi kıkırdak hücrelerinin vücudumuzdaki diğer dokularda bulunanlara göre daha sık değişimini gerektirir. Yeterli su bulunmadığında ise yeni hücre oluşumunda kısıtlanma meydana gelmesine bağlı olarak kıkırdak bozulması oluşmaya başlar ve eklem yerlerimizde biriken asidik atıklar atılamaz hale gelir.

Korozyonu önleyip eklemlerimizi nasıl kolayca yağlayabiliriz sorusunun cevabı yeniden hexagonal sudur. Hexagonal su yüksek kapasitesi ile eklem ağrılarında azalma ve artrit benzeri problemlerde hareket artışı sağlayabilmektedir.




HEXAGONAL SUVE DİYABET

Geleneksel Çin tıp kitaplarında diyabet “susama hastalığı” olarak anılmakta ve vücudun önemli bir sinyali olan artan susama olarak nitelendirilmektedir.

Diyabet, vücudun su regüle sistemleri ile direkt olarak bağlantılıdır. Gerekli enerjiyi sağlamak için hücrelerin içerisine şeker (glukoz) taşıyan insülin aynı zamanda da hücre içi suyun regülasyonu (dengelenmesi) görevini üstlenmektedir. 

İlk enerji kaynağı olan suyun yokluğu veya azlığı beynimiz tarafından algılandığında ikinci enerji kaynağı olan şeker göreve çağrılmaktadır. Beyin hücre zarları boyunca şeker taşınması için insüline ihtiyaç olmadığından bu yol beynimiz için kolaylıkla seçilebilmekte fakat sonucunda tüm vücudun kan şeker seviyesi yükselmektedir.

New Jersey Teknoloji Enstitüsü, Yapısallık Biyolojisi Laboratuarı yöneticisi Dr. Wang diyabetli hastalarda hidrasyonun kritik önemde olduğunu ve insülin etrafındaki suyun organize yapıda olması gerektiğini belirtmiştir. İnsülin aktivasyonu su tarafından yönetilmekte ve her bir insülin molekülü için 440 adet su molekülüne ihtiyacı bulunmaktadır. Dr. Wang tarafından diyabet hastaları ile yürütülen araştırmalarda hexagonal yapıdaki suyun standart suya göre 13.4 kat daha etkili hidrasyon sağladığı ve 4 hafta içerisinde kan şekerinde azalmaya yardımcı olduğu açıklanmıştır.

HEXAGONAL SU VE YÜKSEK KOLESTEROL

Kolesterol, vücudumuzun tamamında bulunan ve doğal olarak oluşan mum tarzında bir maddedir. 


Yeni bilimsel çalışmalar su ve kolesterol arasındaki ilişkiyi tamamen açığa çıkarmıştır. Atardamar ve hücrelerimizde kolesterol birikiminin ana sebebi yediğimiz yiyecekler değil vücudumuzdaki su kaybıdır.

Yeteri kadar su tüketilmediğinde, hücre zarlarının lipid katmanlarında kolesterol depolanarak su kaybı önlenmeye çalışılır. Bu yaşlanmanın da doğal sonuçlarından biridir çünkü yaşlandıkça vücut mekanizmamız daha az su tüketmeye yönelir.

O halde atardamarlarımızda neden kolesterol birikir? Bunun nedeni de az miktarda su tüketildiğinde sindirim sisteminin kan konsantresini arttırması yani kalınlaştırmasıdır. Konsantre ve asidik seviyedeki kan sadece kolesterol üretimini tetiklemekle kalmaz, aynı zamanda da atardamarlarda mikroskobik yıpranmalar yaratır. Kolesterol ise hasarı düzeltmek için bu aşınmaları kapamaya çalışır. Yeterli su alınmadığı sürece de kolesterol seviyesi devamlı artar.

İyi haber ise kolesterol birikiminin geri alınabileceğidir. Hexagonal yapıdaki su sayesinde hücrelerimize su girişinin artması ile kanımız incelmeye başlar. Dolayısı ile yüksek kan kolesterolüne artık ihtiyaç kalmaz ve düşüşe geçer. Atardamarlardaki kolesterol ise yıkanır gider...

HEXAGONAL SU VE YÜKSEK TANSİYON


Yüksek kan basıncı ya da yüksek tansiyon kandaki su oranının azalması ve yaşlanma ile ilgilidir. Yaşlandıkça, kandaki su konsantrasyonunun düşmesi, kan basıncımızın artmasındaki nedenlerden biri olarak kabul edilir.

Kandaki su seviyesi oldukça kritiktir çünkü kalınlaşan kan yüksek kolesterol ve yüksek tansiyona sebep olmaktadır. Kandaki su oranının normalde % 80 – 85 arasında olduğu kabul edilse de yüksek hidrasyona ulaşan bir kanda % 94 seviyesinde su bulunabilmektedir.

Kandaki su seviyesinin düşüşü ile kanın toplam hacmi de düşmekte dolayısı ile kanın vücudun uç noktalarına pompalanabilmesi için daha yüksek bir basınca ihtiyaç duyulmaktadır. Vücut dehidre oldukça da bu basınç aynı oranda artmaktadır.

HEXAGONAL SU VE ASTIM


Normal solunum vücuttaki suya düzenli ve sürekliliği olan bir akar sağlar. Akciğerlerimizdeki hava keseciklerinin kurumamaları için su içermeleri gerekmektedir. Suyun kısıtlandığı ekstrem durumlarda vücudumuzun hava kanalları su kaybını azaltmak için daralır ve astım oluşur. Astım ve birçok alerji tipi dehidrasyon belirtisidir. 


Astım ilaçları daralan hava yollarını açmak için tasarlanmışlardır ve vücudun su alarmını devre dışı bırakarak daha büyük problemlere yol açabilirler. Uzun vadede düşünüldüğünde hexagonal suyun hidrasyon özelliği daha sorunsuz bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır.


Çocuklarda astım semptomlarının daha sıklıkla görülmesinin nedeni çocukların devamlı büyümesidir. Çocuklarda her yeni oluşan hücrenin su ile takviye edilmesi gereklidir. Su rezerve edileceğinden çocuklarında mutlaka bir yetişkin kadar suya ihtiyacı olduğu göz ardı edilmemelidir.

HEXAGONAL SU VE ZİHİNSEL BERRAKLIK

Beynimiz su yardımıyla elektriksel aktivite ile görev yapar. Vücudumuzun en yüksek su kapasitesine sahip organı olmasının (yaklaşık % 90) başlıca nedeni bu mekanizmadır. 

Beyin, vücudun orantısal olarak ufak bir parçası olduğu halde total kan beslemesinin % 20 si, su ve oksijen beslemesi öncelikle beyin için yönlendirilir. 


Su hareketinin hidroelektrik enerji oluşturması için düzenli oranda serbest su sağlanmalıdır. Bu düzendeki bir aksama düşüncelerimizde bulutlanma ve odaklanamama sorunlarını getirmeye başlar. 

Kaliforniya İleri Manyetik Araştırma Enstitüsü Başkanı ve ortopedik cerrah Dr. David Stokesbary beyninde sis tabakası veya konsantrasyon eksikliği hisseden kişilerin, hexagonal suyun yararlarını çok kısa bir sürede hissedebileceğini belirterek şu şekilde devam etmiştir;

“Bu tip bir detoksifikasyonu arttırabilecek herhangi birşey hücresel enerji üzerinde çok büyük bir role sahip olmalıdır. Hücresel su hareketinin hücre beslenmesi ve atıkları için önemi bilinmektedir. Hexagonal suyu içenler her iki yönde de fayda sağlarlar; daha iyi hücre beslenmesi ve daha verimli atık taşınması. Bu verimlilik beyin için daha yüksek enerji seviyeleri anlamına gelir ki ve zihinsel berraklık ile iyi hissetmede gelişim sağlar.” 




HEXAGONAL SU VE HALSİZLİK

Vücumuzdaki tüm sistemlerin enerji ihtiyacı su ile karşılanır. Dolayısıyla içtiğimiz suyun enerji kapasitesi hayati öneme sahiptir. Yeterli miktarda ve düzende su tüketilmesi, hücre zarındaki hidroelektrik pompaların çalışması, dolayısı ile hücre beslenmesi ve atıkların uzaklaştırılması için gereklidir.

Hexagonal yapıdaki su yüksek kapasiteli temiz bir enerji sağlar. Geometrik yapısından dolayı daha verimli hareket kabiliyetine sahip olduğundan hücresel fonksiyonlar için daha fazla enerji taşıyabilir. Halsizlik için marketlerde satılan herhangi bir enerji içeceğinden daha hızlı bir şekilde hücrelere giriş yapar, hem de yan etkisi veya kalori yüklemesi olmadan...

HEXAGONAL SU VE SPORCU PERFORMANSI

Kaslarımız dar bir pH aralığında çalışmaktadır. Dinlenirken kas pH seviyemiz 6,9 ve kan pH seviyemiz 7,4 dür. Egzersize başladığımızda kaslarımızdaki glukojenin enerji ihtiyacı için kullanılması laktik asit, pirüvik asit ve karbondioksit oluşturarak kas pH seviyesini düşürür. Ne kadar ağır egzersiz yapılırsa kaslarımız da o kadar asidik bir konumda geçer ve yorgunluk oluşmaya başlar.


Rekabetçi bir vücut geliştirme şampiyonu olan Wade McNutt, kendisini motive edenin hegzagonal su olduğunu ve 2,5 kat daha fazla antreman yapabildiğini söylemiş, eğitimlerinde hegzagonal suyun savunuculuğunu yapmıştır. Eski Denver oyuncusu Bronco Bill Romanowsky ise hegzagonal su ile kariyerinin sonlarına doğru tanışmış ve legal olarak başarısını korumada kullanmıştır.

HEXAGONAL SU VE DETOKS METOTLARI

Hegzagonal yapıdaki suyun, küçük moleküler hacim ile yüzey gerilimine bağlı olarak hücre ve dokularımıza çok daha hızlı bir biçimde girerek; atık maddeleri atabilmesi ile hücrelere besin ve oksijen taşıma verimliliğini arttırmaktadır. Bu özelliklerden dolayı detosifikasyon terapisi olarak üç şekilde yararlanabilmekteyiz;

1. Detoks Banyosu

Sıcak su gözenekleri açarak terleme yolu ile toksinlerin atılmasını ve aynı zamanda da vücudu temizleyen enzimlerin beslenmesi için gerekli magnezyum ve sülfatın alınmasını sağlar.

2. Su Tüketimi
Hegzagonal su moleküler yapısının küçüklüğü ve kapasitesi nedeni ile detoksifikasyonu arttırabilecek bir hız ve hücresel enerji sağlamaktadır.

3. Kontrast Duş Terapisi
1-2 dakikalık sıcak duşu takip eden 10-20 saniyelik soğuk su duşunun kan dolaşımını arttırarak detoksifikasyona yardımcı olduğu naturopathy (doğal tedavi) uzmanları tarafından açıklanmıştır. Cildin biraz güçlenmesi için tedaviden sonra başlanılması önerilen bu seanslar 3 kez tekrarlanmalı ve ardından hızlıca kurulanılmalıdır.




HEXAGONAL SU VE KiLO KONTROLÜ

Vücudun tam kapasiteli bir su ile hidrasyonunu sağlamak kilo kontrolü için gerekli olan listenin en başlarında bulunmaktadır. Vücudumuz kriz seviyesinde, susuz kalıp dehidre olduğunda, yağın vücuttan ayrılmasına izin vermez. Vücudun yağları metabolize etmesi için tek ikna edici yol onu kriz durumunun geçtiğine inandırmaktır ve hexagonal su bu kilo kontrol programının bir parçası olmalıdır. 

Hexagonal su ile kilo kontrol etkileşimi birçok faktöre bağlıdır;

* Hexagonal su metabolik hızı yükselterek kilo kontrolüne yardım eder. Hexagonal su yiyeceklerden aldığımıza eşdeğer bir enerji oluşturarak kalori girişinin azaltılmasına yardımcı olur.

* Suyun eksikliği yağ birikimine sebep olur. Böbreklerimiz yeterli su olmadığında atıkları atabilmek için zorlanır. Karaciğerimiz ise yağ metabolizmasından sorumludur fakat su eksikliğinden dolayı atıklara yardımcı olmaya çalışırken yağlar ile yeterli bir biçimde ilgilenemez ve yağ birikimi oluşur.

* Açlık ve susuzluk çoğunlukla birbirleri ile karıştırılır. Susuzluk açlık oluşturur ve biz daha çok yemek yedikçe vücudumuzdan atmamız gereken atıklar da çoğalır. Depolandıkları yer ise; yağ hücreleridir. Yağ hücreleri sabit bir oranda kalması gerektiği halde vücuttan atılamayan toksin ve artıkların bir havuzu gibi kullanılır ve genişler.




HEXAGONAL SU VE ÖDEM

Ödem, hücre dışındaki dokular arası boşluklarda yüksek su birikimidir. Yeteri kadar su tüketilmediğinde vücut kriz kontrol durumuna geçerek, suyu koruma amacı ile tuz tutmaya başlar çünkü hücre dışındaki suyu kontrol eden tuzdur.

Dehidrasyon (susuz kalma) durumunda kişilerin genellikle tuzlu yiyeceklere yönelmesi de vücudun mümkün olduğunca suyu korumaya çalışmasına bağlıdır. Hexagonal su vücuda girdiğinde ise tutulan su ve kiloda azalma ile birlikte daha sık idrara çıkma gözlenmektedir.


Verimli hexagonal su daha kolay hücrelerin içine girip hücre hidrasyonunu sağladıkça, verimsiz su ile taşıdığı tuz birlikte vücuttan atılarak şişkinlikler azalmaktadır.

HEXAGONAL SU VE KABIZLIK


Çok yaygın bir görüş olan “sağlık, kolon bölgemizde başlar” cümlesi son zamanlarda “sağlık, hidrasyonu sağlanmış kolon bölgemizde başlar” olarak değişim trendine girmektedir.

Su bir anahtardır, vücudumuz katı atıkları yeterli su takviyesi olmadan dışarıya atmaya zorlandığında kabızlık oluşumu kaçınılmazdır. 

Vücudumuzun ana eliminasyon sistemleri olan cilt, böbrekler ve bağırsaklar suya bağımlı olarak çalıştığından suyun kıtlığının ilk görüldüğü bölgelerdir.  Kuru bir cilt, kabızlık ile koyu renk idrar ilk belirtilerdir.

Hexagonal su ile hidrasyon verimliliğinin sağlanması bağırsak hareketlerinde görülen zorluk ve düzensizliklerin önüne geçebilmekte ve vücudun su oranlamasını düzeltmektedir.